Bir hayatın ardından; ağır bir hüzün içinde; “merhumu iyi biliriz” cevabını verdikten sonra, ellerin üzerinde son mekanına doğru ilerlerken, sanıyorum çoğunun içinde, onunla ilgili anılar film şeridi gibi canlanır.
Aramızdan ayrılanların ardından;
“Allah taksiratını affetsin, Allah rahmet eylesin, “ dedikten sonra; merhumun ardından, her tanıyan onu tanıdığı yönüyle anarken;
“ Çok cömertti, isteyen istemeyen her ihtiyacı olana yetişirdi”
” Çok çabuk öfkelendirdik”
“ Çok çalışkandı”
“ Çok titiz ve tertipliydi” ……
Amcamız Mustafa KOCABAŞ, 91 yaşında hayatını kaybetti. İstanbul’da teferrüç mezarlığında toprağa verildi.
Taziyede, camide ve mezarlıkta, her cenazenin ardından olduğu gibi, biraraya gelen yakınları, akrabaları ve dostlarının anıları dillendirildi.
Her tanıyan, “Hiç incitmedi.” diye andı, sözleşmiş gibi.
Ne kadar önemli; böyle anılmak ne kadar güzel.
Kaç yıl yaşarsak, yaşayalım. Yaşam gene de çok kısa. Arkamızda incinmiş bir insan bırakmamak ne kadar güzel. Bazen ne kadar basit konular için, insanların birbirini incitmesinin kinime ne faydası olur ki ? İnsanlar kırıldığıyla kalır, kırılan kalbi onarmak da pek mümkün olmaz.
"Eskiden Tekkelerde iki soru sorulurmuş.
Bugün gönül kırdın mı?
Namazını kıldın mı?
-Birinci soruya evet diyene ikinci soru sorulmazmış.."
Yunus Emre; “Bir kez gönül yıktın ise. Bu kıldığın namaz değil. Yetmiş iki millet dahi. Elin yüzün yumaz değil. Bir gönülü yaptın ise. Er eteğin tuttun ise Bir kez hayır ettin ise, Binde bir ise az değil”
Yaşadığımız sürece, kaybettiklerimiz de anılarıyla, kalplerimizde yeraldıkları gibi yaşamaya devam ediyorlar.
Bu farkındalıkla daha çok yüz gülmez mi?, Yaşam daha güzel olmaz mı ?